28 Mart 2009 Cumartesi

Sonra

Bi gün ben doğdum Sonra büyüdüm Onu gördüm Buluştuk Ben konuştum o dinledi Ben konuştum o sıkıldı Ben konuştum, o konuştu Ben dinledim, o konuştuBen konuştum, o uyudu Ben konuştum, o güldü Ben konuştum, o televizyon seyretti Ben konuştum, o konuştu Ben konuştum, onun aklı başka yerdeydi Sonra bi gün ben öldüm O yalnız kaldı
Üzüldü Düşündü Sonra her şey kaldığı yerden devam etti.

21 Mart 2009 Cumartesi

Pencere


19 Mart 2009 Perşembe

Kaan Çakar - Çekerken




Cihangir'de gergin anlar...



16 Mart 2009 Pazartesi

Likör ve Çikolata

Babaannemin Mecidiyeköy’deki evi, Tekel Likör Fabrikası’nın tam arkasına düşüyordu ama evdeki her aromadan likör stokumuzun temel nedeni bu değildi.
Likör, sigara ve çikolata. Misafir öncesi hazır bulundurulması gereken temel 3 şeydi.

Gelen misafir çoğunlukla çikolatasıyla gelirdi ya, yine de sanki hiç çikolata gelmezmiş gibi, önceden bir kutu hazır edilirdi. Gelen misafir, elindeki paketler kocaman gülücüklerle alınarak salona buyur edilirdi.
Onlar yerlerine yerleşirken, çikolata paketleri açılır, teşekkürler edilir ve vitrinden indirilen kristal likör kadehlerine dönemin en popüler likörü doldurularak, çikolata ile birlikte ikram edilirdi.

Bu likörün yeri şimdilerde de korunuyor. Ama viski tarafından da destek görüyor. Likör olaraksa Baileys, Mozart gibi karamelize likörler o şerefli tekel meyve aromalı likörlerinin yerini aldı çoktandır. Ama vişne likörü ev yapımı ise yeri doldurulamıyor. İçmeyen varsa bile bir tadına bakıyor.
Halam yapar vişne likörü. Çok da güzel yapar namussuz. Likörün kendisini değil de, içinde bekletilen o vişne tanelerini löp löp nasıl da götürür insan... Çocukken de tutkun olduğum halen daha yolunu gözlediğim bir ikramdır kendisi.

Misafir dönemleri için alınan ya da yapılan bu likörler, misafir yokluğunda da rabet görüyordu elbette... Likör dolabında saklanan bu içkiler, ara ara, kapağından içiliveriyordu. Bu test zamanlarında, aromalar birbiriyle yarıştırılıyor ve en popüleri belirleniyordu... Portakal... hmmm.. Şeftali de güzelmiş... Altın mı? İlginç...Nane.. Yeri belli. Ama en popüleri muz likörüydü... Muz aromalı olarak sevdiğim tek şey. Muzun kendisi de buna dahil.

Gelelim sigaraya. Sigara içilmeyen bir evde, bir sigara kutusu ve içi yeni açılmış ve misafirlikten misafirliğe gün gören sigaralar dolu. İlginç bir manzaraydı. Ve tuhaf olan o sigara kutusunun ve o kalmış, bayatlamış sigaraların kokusuydu... Düşününce bile burnuma gelen o tuhaf sandık kokusu...
Sigara yandığında değil, bayatladığında ve sarardığında güzel kokan bişeydi. Ve yanması çok anlamsızdı...
Sigaralarla birlikte sigara kutusu; kutu kutu üst üste dizilebilen, aralarında boşluklar bırakabilen güzel ve tuhaf kokulu bir oyun eviydi.

Çikolatalara özel bir durum hatırlamıyorum. İçlerinde likör veya akışkan bir krema olmadığı sürece çikolata yemek anlamsızdı. Hele ki madlen! Ama en çok da madlen alınırdı... Madlenleri sevmezdim, hala da sevmem.

Likör, sigara ve çikolata, çocukluğumun misafir temaları. Şimdi düşünüyorum da, bir arkadaşıma gittiğimde çikolatalı bişiyler ya da şarap, meyve şarabı gibi tatlı içkiler almamın nedeni bu olabilir...

3 Mart 2009 Salı

Başından defetme beni!