31 Mart 2007 Cumartesi

Mahalleden

Mahallenin bakkalından sakınır olduk...
- Yeter be, bakkaldan da mı saklıyoruz ilişkimizi...
- Evet ya saklıyoruz. Bakkal görmesin şimdi. Bak bak orda bakbakkal amca... dur şimdi tutma elimi

Naapcaksa bakkal, anama mı söylicek, artık bilemem ama sakınıyoruz...
26 yaşında, sevgilisini bakkaldan saklayan insana tahammülü var sevgilinin henüz.

Kapıcıdan da sakınıyoruz mesela.
Tehlikeli kişiler bunlar, bakkaldı, kapıcıydı...
Yarın bi gün:
- sizin kızı da dün kapıda gördük, sefgilisiyle ooooooooh eve bırakıyodu sizin kızı, var mı ikinciye evlilik! yakın da mı? buralarda mı oturucaaalar onları da bunları da... Çöp varı mı çöp apla!

yok yok iyi böyle, sakınalım biz.

30 Mart 2007 Cuma

Bana göre;

Korku;
Başarısızlık
Şişmanlamak
Yalnız kalmak
Karanlık

Sevinç;
Hediye almak
Gülmek
Taktir görmek
Başlamak
ve Bitirmek

Öfke;
Yalan
Tembellik
Kullanılmak
Farkedilmemek
Nankörlük

Tutku;
Aşık olmak
Sakinlik

İnanç;
Dostluk
Aile
Huzur

demek.

Altın Yumurta yumurtlayan : Cuma

Cuma sabahı, yataktan kalkmaya çabalarken en büyük motivasyon o günün cuma olmasıdır aslen. Bıraksan akşama kadar uyuyabileceğini hissettiğin o gün yatakan kalkacak ve tertemiz, cicilibicili olacak gücü buluyorsan kendinde, o günün sonunda seni koccaman bir haftasonunun bekliyor oluşudur neden.
Gün bitmeye yakın, bitmekte olan haftanın dibinde ne kadar çok da tortu bırakmış olduğunu farkedip, terleyebilirsin. İşe o anlarda, Cumartesi bir altın yumurta gibi parlar zihninde, ve bomboş bekleyen cumartesiyi bu tortuları kaldırmaya adayacağına söz eder, günü bitirmeye karar verirsin.
Cumartesi aslen, cuma akşamı hissettiğin kadar verimli geçmeyecektir, bilirsin. Ama dersin "bu sefer öyle olmayacak" ve kalkarsın masandan, çekersin fişini ve kitlersin ofisin kapısını. İyi haftasonları dilersin gece bekçisine...

29 Mart 2007 Perşembe

Uyku Saati

Bu ne boktan bişey böyle. Sabahın köründe kalkamıyorum. Akşam 9da uykum geliyor saat 2 olacak neredeyse uyuyamıyorum. Ya insanın bi düymesi olsa, uyumak istdiğinde uyusa uyanmak istediğinde uyansa! birileri buna bi çare bulsa...
Yeter canım, tak etti... Tik tak saat sesi. Saatimi ilk kuduğumda, sabaha 8 saat 12 dakika vardı! şimdi nasıl olacak da uyanacam diye hesaplıyorum.
İşin kötüsü bu öyle boktan bir zaman ki yatakta geçirilen, bir işe de yaramıyor körolasıca da uyuyasıca. kalksam çalışsam desem olmuyor, TV seyresem desem olmuyor, yatakda da dön dur daralıyor insan! akla gelen binbir türlü hurdavattan telef oldum, yazıktır bana!
Sanıyorum ki bu zihnimi çok yorup da öte yandan hiç hareket etmemiş olmamdan kaynaklanıyor gün boyu! sanıyorum ki artık bi spor neyim yapma zamanıdır. ama deney fareleri gibi, yürüyüş bandı üzerinde, hiç yol almadan yürümek pek bana göre değil. Ya da dört tarafı kapalı ve içerisi, spor salonu, soyunma odası kokan terli yerlerde nefes nefese kalmak...
Ya genele bakacak olursak ne bana göre ki! Hatta kime göre kimde ki kimin elinde kimin cebi. ohoooo. herbişey karmakarışık. Herbiyer herbiyerde. dingonun ahırı.

24 Mart 2007 Cumartesi

Bahar mı geldi ne?!

Ben senin göbeğine uzanıyım, sen bir ağaç kovuğuna yaslan
Gölgesinde ağacın şekerleyelim, şekerim.

Güneş yaprak aralarından süzülüp, göz bebeklerimize çarpsın yer yer.
Yer yer gözümüz kapalı aydınlanalım.
Sen nefes aldıkça ben yükseleyim, verdikçe huzuruna gömüleyim.
Hafif bir de rüzgar essin saçlarıma doğru. Minik ellerinle düzeltesin, aklımda gezinenleri...

Zaman; güneşin sol yüzümüzden, sağ yüzümüze akması kadar sakin geçsin,
Çimenler üzerinde uzanırken biz, tek duyduğumuz yaprakların hışırdamaları olsun, noolursun.
Bir de kesik kesik vapur sirenleri...

19 Mart 2007 Pazartesi

10 Parmaklı Benciller

Dünyaya sadece ve sadece kendimiz için geliyoruz.
Her birimiz, kendisini düşünen bencilleriz.
Kendimiz için yaşıyor kendi dünyamızda dönüyoruz.
Aynı noktadan aynı noktaya gelmek için birbirimizin üzerinden atlıyoruz.
Birbirimizi görmeden kilomeyrelerce yol alıyoruz.
Dün üzerine bastığımız adam bu gün üzerimizden geçse ruhumuz duymaz, yarın ölse farketmeyiz. Sağımızdan yukarı, solumuzdan aşağı akan sular içinde, binbir çeşit balık var ancak biz elimizdeki midyelerle yetiniriz.
Ve bir gün sular kesilse, hiç üzülmeyiz.

Kendimiz için yaşayan ve kendimizi seven zavallı insanlarız.
Aynı günün içinde, zamanı parçalara ayırıp yaşıyoruz. Belirli zaman dilimlerinde uzanıp uyuyor, belirli zaman dilimlerinde uykumuzda yürüyoruz.

Yalandan seviyor, gerçekten sevildiğimizi sanıyoruz. Seviyor olmanın kurallarını koyuyor, bu kurallara göre sevgilimizi yemeğe çıkarıyoruz.
Küçük paketlerde hediyeler alıp, özel olduğuna inandığımız günlerde birbirimize veriyoruz. Hediye almadan hediye vermeyi sevmiyoruz. Aldığımız kadar veriyor, ancak aldığımızda gülümsiyebiliyoruz.

Gülümsemeye korkuyor, selam vermekten kolayca cayıyoruz. Mutlu edilmedikçe, mutlu etmeye yanaşmıyoruz.
Zamana karşı yarışıyor, ancak kaçıyor diye hiç korkmuyoruz.
Zavallı 10 parmaklı insanllarız. Serçe parmağımızı hiç kullanmıyoruz.